Kekemelik, Dil ve Konuşma Terapistleri Derneği (DKTD) tarafından şu şekilde tanımlanmıştır; “Konuşma akıcılığının; ses, hece veya tek heceli sözcük tekrarı, seslerin uzatılması ve hava akışında veya seslemede bloklarla, olağandışı yüksek sıklıkla ve/veya uzun süreli kesintilere uğramasıdır.” Ayrıca yüz buruşturma, el vurma, göz kırpma gibi kekemeliğe eşlik eden ikincil davranışlar da söz konusudur. Kekemelik ile ilgili bazı istatistiklere yer verelim: kekemelik;
- Çocukluk döneminde %5,
- Yetişkinlik döneminde %1,
- Erkeklerde kadınlara kıyasla 4 kat fazla görülür.
Kekeme bireyler, kekemeliğe ilişkin olumsuz duygu ve tutumları sebebiyle belirli seslere ve sözcüklere yönelik çeşitli refleksler geliştirebilir; örneğin sözcük değiştirme, erteleme gibi sözcük kaçınmaları söz konusu olabilir. Ayrıca, belirli konuşma ortamlarına karşı mesafe geliştirebilir, uzak durabilir, durumsal kaçınma davranışları geliştirebilirler.
Kekemeliğin, birey üzerinde birçok açıdan olumsuz etkileri bulunabilir: ilgilinin iletişim yeterliliğini sınırlandırdığı için yaşam kalitesini önemli ölçüde düşürebilir; öz güven yetersizliğine sebep olabilir. Ayrıca, akran ilişkilerinde zorluk yaşamasına, akademik problemlerle karşı karşıya kalmasına neden olabilir. Kekemelik, olumsuz etkilerini yalnızca bozukluğu yaşayan kişi üzerinde değil, aynı zamanda ailesi ve yakın sosyal çevresi üzerinde de sürdürebilir.
Kekemelik Belirtileri Nelerdir?
Şiddeti açısından bireyden bireye farklılık gösteren kekemeliğin olumsuz etkileri de kişiden kişiye değişkenlik gösterebilir. Söz konusu bozukluktan etkilenme seviyesi kişinin, kekemeliğe ilişkin aldığı destek ve terapi, mizacı, akran ilişkilerinin niteliği, ebeveyn desteği, öz – değeri vb. faktörlere farklılık gösterir. Kekemelik belirtileri ve bulguların şiddeti kişiden kişiye farklılık göstermekle birlikte, genel olarak şu şekildedir:
- Sözcük başı ses ve hece tekrarları,
- Seslerin uzatılması,
- Konuşma başlangıcında veya konuşma sırasında istemsizce durmak,
- Belirli sözcüklerden kaçınmak,
- Belirli sözcükleri değiştirmek,
- Durumsal kaçınmalar,
- Erteleme kullanımı (mmm, şey vb.),
- Baş sallama,
- Göz kırpma,
- Kekemeliğe bağlı gelişen olumsuz biliş ve duygular.
Kekemeliğin Nedenleri
Kekemeliğin ortaya çıkmasına etki eden birçok faktör mevcuttur; genetik, bilişsel, motor, dilsel, nörolojik ve çevresel faktörler. Bu yönüyle, çoklu sebeplere dayalı nörogelişimsel bir bozukluk olan kekemeliğin nedenlerini; genetik, nörolojik, motor, bilişsel, dilsel, duygusal faktörler ve mizaç açılarından ayrı ayrı değerlendirmek gerekir. Bu nedenle, kekemeliğin nedenlerini genel olarak şu şekilde sıralayabiliriz:
- Genetik temelli faktörler,
- Nörolojik etkenler,
- Konuşma organlarının motor planlamasına dair zorluklar,
- Bilişsel faktörler,
- Dil planlama ve üretime dair yaşanan zorluklar,
- Duygusal faktörler ve mizaç.
Kekemelik Terapisi
Kekemelik terapisinin esas hedefi kekeleyen kişilerin etkili birer iletişimci olmalarını sağlamak olsa da her yaş grubuna özel olarak farklı terapi hedefleri de belirlenebilir. Terapi hedeflerine başarıyla ulaşılmasına etki eden pek çok faktör mevcuttur. Söz konusu faktörlerin her birinin detaylıca incelenmesi ve neticede elde edilen bilgiler doğrultusunda terapi planlaması yapılır. Terapiden beklenen faydanın elde edilmesine ve ilgilinin kazanımının artırılmasına katkıda bulunan faktörler şu şekilde sıralanabilir:
- Değişim konusunda istekli ve gönüllü olunması,
- Terapiye erken başlanması,
- Uygun terapinin belirlenmesi,
- Danışan ve terapist arasında dinamik bir işbirliği kurulması,
- Aile katılımının yeterli olması,
- İletişim ortamının uygunluğu,
- Olumlu çevresel etkilerin varlığı (düzeni hayat şekli gibi),
- Mizaç özellikleri,
- Kekemelik şiddetinin az olması,
- Dikkat eksikliği hiperaktivite bozukluğu, özgül öğrenme güçlüğü ve diğer dil ve konuşma bozuklukları gibi eşlik eden başkaca bozuklukların olmaması,
- Danışanın, kendi konuşmasına dair geliştirdiği olumsuz duygu ve düşüncelerin, kaygıya, depresyona ve kendini suçlama haline dönüşmemiş olması.
Sıralanan faktörlerin, kekeme bireyde ne seviyede mevcut olduğunun tespiti, terapi sürecinin etkili bir şekilde yönetilmesi ve bu sayede kekemelik terapisinden azami yarar elde edilmesi açısından son derece önemlidir.
Kekemelik Tedavisinde Dil ve Konuşma Terapistinin Rolü ve Önemi
Bireyde kekemelik geliştiği andan itibaren vakit kaybetmeden, deneyimli ve başarılı bir dil ve konuşma terapisti (DKT) ile görüşmek, gerek kekemeliğin seyrinin kontrol altına alınması gerekse kekemelik nedeniyle kişinin yaşadığı sosyal ve psikolojik etkilerin en aza indirgenmesi adına önemlidir. Kekemelik tedavisinde dil ve konuşma terapistinin rolünü ve önemini şu şekilde sıralayabiliriz:
- Kekemeliğin ayırıcı tanısını yapar; seyrini takip eder; uygun zamanda gerekli müdahalelerde bulunur.
- Kekemeliğe ilişkin kroniklik riski ve kendiliğinden iyileşme olasılığı üzerinde değerlendirme yapar; bu konuda aileye bilgi vererek uygun prosedürü tavsiye eder.
- İlgili kişinin dil ve konuşma gelişimindeki başkaca problemleri tespit eder; gereken müdahale programını planlar.
- Danışanının, kekemelik sebebiyle yaşadığı psikolojik sorunları değerlendirerek bunlara yönelik müdahale programı planlar ve bu programı da kekemelik terapisine uygun şekilde dahil eder.
- Kekemelik bozukluğu yaşayan bireyin sosyal çevre açısından maruz kaldığı zorlukların en aza indirgenmesi için ebeveynlere, kardeşlere, arkadaşlara ve öğretmenlere yönelik bilgilendirme yapar.